1-BAKTERİYEL ENFEKSİYONLAR:Gonore ( bel soğukluğu )
-
Klamidyal enfeksiyon
-
Sfiliz (Frengi )
-
Ulcus molle (yumuşak şankr)
-
Granüloma venerum
-
Lenfogranuloma inguinale
-
Gardnella vajinalis
2-MİKOPLAZMA ENFEKSİYONKLARI:
3-VİRAL ENFEKSİYONLAR:
-
Herpes genitalis (genital uçuk)
-
Hepatitler
-
Human papilloma virüs enfeksiyonu (HPV)
-
Molloscum Contagiosum
-
AİDS
4-PROTOZOA ENFEKSİYON:
Trikomonas vajiniti
5-MANTAR ENFEKSİYONLARI:
6-PARAZİTLER:
-
Pediculosis pubis ( kasık biti )
-
Scabies (uyuz )
1-BAKTERİYEL ENFEKSİYONLAR:
GONORE:
Halk arasında bel soğukluğu olarak bilinir. Etkeni bir gram negatif diplokok olan neisseria gonorrhea dir. Klasik seksüel geçiş gösteren hastalıklardan olan gonore, bugün klamidyal enfeksiyonlardan sonra en sık görülen bakteriyel enfeksiyondur.Kural olarak cinsel ilişki ile geçer.
Jinekolojik hastalarda % 0,1 -% 0,5 oranında görülür. Bir defa karşılaşma sonrası kadınlarda % 50 enfeksiyon riski vardır. % 10 -20 si üst genital organlara ilerler. Üst genital organlara ilerlemesi en çok adet sırasında veya sonrasında olur.Adette, kanama olduğu ve kanallar açık olduğu için yayılım fazladır.
Kuluçka süresi 2-6 gündür. Yani enfeksiyonu aldıktan sonra 2-6 gün içinde şikayetler ortaya çıkar.
-
Pürülan, kokusuz çok miktarda akıntı
-
İdrara sık çıkma, idrarda yanma
-
Dış genitalde yanma, kızarıklık, ödem ön plandadır
-
Yukarı genital organlara yayılmışsa PİD gelişir. Karın ağrısı, kanama, ateş tabloya eşlik eder.
-
Yaygın gonokok enfeksiyonu ise mikroorganizmanın kan yoluyla diğer sistemlere yayılması ile olur. Özellikle büyük eklemleri tutan artrit, eklem ağrısı ile karşılaşılır (GONARTRİT ) Ateş, titreme, deride iltihabi döküntüler, % 1- 2 olguda iseendokardit (kalp iç dokusunun iltihabı ) görülür.
Genital sistem dışında ağız boşluğu ve rektumda ( makatta ) tek başına görülme sıklığı % 4, genital enfeksiyonla beraber görülmesi ise % 40 dır.Bu vakalar tedaviye daha dirençlidir.
Öksürme, nefes alma ile artan ve sağ omuza vuran ağrı, ateş, bulantı kusma olduğunda perihepatitis yani Fitz-Hugh-Curtis sendromu akla gelmelidir. ( enfeksiyonun karaciğer etrafında yapışıklık oluşturması )
Akıntının metilen mavisi ile boyanması ya da Thayer-Martin besiyerine ekim yapılarak üretilmesi sonucu tanı konur. Değişik antbiyotik seçenekleri hastanın kliniğine göre uygulanır. Tedavi boyunca ilişki yasaktır.
Gonore tanısı almış bir kişinin seksüel eşi şikayeti olsun ya da olmasın mutlaka tedavi edilmelidir!
KLAMİDYAL ENFEKSİYON:
Gram negatif, zorunlu hücre içi bakteri olan chlamydia trachomatis etkenidir. Cinsel yolla geçer ,hem üriner sisteme hem de genital sisteme yerleşir.
Jinekolojik hastaların % 1- 5 de klamidyal enfeksiyon tespit edilmiştir. Ancak PİD vakalarının % 50 den fazlasının klamidya ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Kuluçka süresi 2- 8 haftadır.
Klamidyal enfeksiyonlar genelde şikayet yapmaz. Diğer enfeksiyonlarda da görülebilen akıntı, kızarıklık, ödem gibi bulgular burada da görülür. Tıpkı gonore de olduğu gibi, karaciğer etrafında yapışıklık yaparak Fitz-Hugh-Curtis sendromu’ na neden olabilir.
Enfeksiyon tüplere ulaşırsa kısırlık oranı ilk atakta % 10, ikinci atakta % 20, üçüncü atak ve sonrası % 50 ye ulaşır. Yine tüplerin enfeksiyonu sonucu dış gebelik riski 10 kez artmaktadır
Kadınlarda, tek taraflı kronik konjonktivit ( göz iltihabı ) vakalarında mutlaka klamidyal enfeksiyon düşünülmeli ve genital muayene yapılmalıdır.
Doğum anında anneden bebeğe bulaşarak göz ve akciğer enfeksiyonlarına yol açabilirler. Bu çocuklarda ilerde kronik akciğer hastalıkları gelişebilmektedir.
Hücre kültürü ve serolojik testlerle tanı konur. Tedavide tetrasiklin ve makrolid grubu antibiyotikler kullanılır. Tedavi boyunca cinsel ilişki yasaktır.
SFİLİZ (FRENGİ):
Sfilizin etkeni olan Treponema pallidum un 1493 de Kristof Kolomb un Amerika yı keşfinden sonra tayfalar tarafından Avrupa ya getirildiği iddia edilir. Bu tayfalardan bazıları Fransa kralı VIII Charles ‘ın Napoli yi kuşatmasına katılmışlar ve hastalığı yaymışlardır. Bu olaydan sonra hastalık Fransızlarca Napoli hastalığı, İtalyanlarca da Fransa hastalığı olarak anılmıştır. Türkiye’ de hastalığa frenk hastalığı anlamına gelen frengi adı verilmiştir.
1940 larda penislinin keşfedilmesinden sonra eski önemini yitirmeye başlamıştır. Bugüne kadar penisiline dirençli bir suşu saptanmamıştır. Günümüzde 3. devre sfilize de çok nadir rastlanır.
Cinsel yolla geçen kronik bir hastalıktır. MASUM SFİLİZ ise, eskiden kan nakli yapılırken yeterli testler yapılmadan sfilizli hastanın kanının verilmesi sonucu ortaya çıkardı. Günümüzde rastlanmamaktadır.
Klinik olarak dört evresi vardır:
1-Primer sfiliz: T. Pallidumun vücuda girişinden 3- 4 hafta sonra giriş yerinde ilk lezyon çıkar. Bu lezyon 3- 5 mm çapında, ağrısız, zemini sert, pembe mat ve yüzeyel bir ülserdir. (Şankr ) Yoğun miktarda spiroket içerir ( T. Pallidum )
Şankr çıktıktan 1 hafta sonra en yakın lenf düğümünde ( genellikle kasık ) ağrısız büyüme olur. Tedavi edilmezse 6- 8 hafta içinde hiç iz bırakmadan iyileşir.
2-Sekonder sfiliz: Şankr dan ortalama 6 hafta sonra ( 2 hafta-6 ay ) sekonder yani 2. devre sfiliz başlar.Hafif ateş, baş ağrısı, tüm vücutta yaygın lenf bezlerinde büyüme, güve yeniği gibi saç dökülmesi ,gövde, kollarda, ayak tabanında, ağız içinde papüler lezyonlar görülür. Bu lezyonlara genital bölgede yerleştiğinde condüloma lata adı verilir.
Tüm bu deri lezyonları bol miktarda spiroket içerdiğinden son derece bulaşıcıdır.2. devre hastaların % 25 de çok hafif geçer ve fark edilmez. İkinci devre belirtileri birkaç ay içinde geriler ve latent döneme girer.
3-Latent sfiliz: Birkaç yıl süren bu devrede (2- 4 yıl ) klinik olarak bir bulgu vermeyebilir. Ancak kan testlerinde tespit edilebilir.
4-Geç sfiliz: Bu dönemde deride gom adı verilen, deriden kabarık, düğme şeklinde oluşumlar hastaların % 20 de görülür. Bulaşıcı özellik taşımazlar. Hastalığın alınmasından 3- 10 yıl sonra ortaya çıkarlar. Solunum yolları, karaciğer, ve kemikte de görülebilir. Kalp tutulumu ise 10- 25 yıl sonra ortaya çıkar. Santral sinir sistemi tutulumu ise tedavi edilmemiş vakaların % 10 da görülür.
TANI:
Birinci ve ikinci dönem sfilizinde lezyonlardan alınan materyalde bol miktarda spiroket görünmesi ile tanı konur. Kan testleri ise enfeksiyonla karşılaştıktan 5- 6 hafta sonra pozitif sonuç verir.
Kan testleri şunlardır: -VDRL -TPHA -FTA-Abs
Penisilin ile tedavi edilir. Gebelikte enfeksiyonla karşılaşınca mutlaka tedavi edilmelidir. Anneden bebeğe geçiş vardır.Bebek konjenital sfiliz ile doğar.
ULCUS MOLLE (YUMUŞAK ŞANKR):
Etken Hemophylus ducrei adlı gram negatif mikroorganizmadır. Seksüel yoldan geçer. Kuluçka süresi 2-7 gündür.Önce küçük bir sivilce şeklinde başlar, kısa sürede doku harabiyeti ile ağrılı ve yumuşak bir ülser ortaya çıkar.Bir kaç gün sonra kasıklarda son derece ağrılı lenf bezleri şişliği hatta abseler görülür.Kendiliğinden şifa mümkün değildir.
Tanı:
Lezyondan alınan sürüntünün mikroskopta incelenmesi ile konur.
Antibiyotiklerle tedavi edilir.
GRANULOMA VENERUM:
Oldukça nadirdir.Etkeni Calymmatobacterium granulomatis tir. Genelde şikayet yapmaz, fakat kadınlar taşıyıcıdır Kuluçka süresi 8- 12 haftadır. Genital bölgede sert yaralar meydana gelir. Tedavi edilmeyen vakalarda ise büyük dudaklarda Fil hastalığı gelişir.
Antibiyotiklerle tedavi edilir.
LENFOGRANÜLOMA İNGUİNALE:
Kadınlarda nadir olup daha çok erkeklerde görülür. Etkeni Chlamydia trachomatistir. Fil hastalığına sebep olur.
GARDNELLA VAJİNALİS:
Genital enfeksiyonlarda anlatılmıştır.
2-MİKOPLAZMA ENFEKSİYONKLARI:
Mycoplazma hominis ve Ureoplazma ureoliticum. Bu grup mikroorganizmalar genelde seksüel olarak aktif kadınlarda düşük sayıda genital salgılarında izole edilebilmektedir. Karakteristik bir hastalık tablosu oluşturmazlar. Bazen vajinal akıntıya sebep olurlar. Tanı sadece kültürle konur. Hastanın şikayeti yoksa ve kültürde düşük düzeyde görüldüyse tedaviye gerek yoktur.
3-VİRAL ENFEKSİYONLAR:
HERPES GENİTALİS ( GENİTAL UÇUK ):
Herpes simpleks bir DNA virüsüdür. İki ana tipi mevcuttur. Tip I genellikle dudakları ve yüzü tutarken tip II daha çok genital bölgeyi tutmaktadır. Genital uçukların % 85 tip II, kalan % 15 i ise tip I tarafından oluşturulur. İlk enfeksiyonu periyodik olarak tekrarlayan aktivasyonlar izler. Yani hastalık sık tekrarlar. Hastalığın kuluçka süresi 2- 7 gündür. Lezyonlar daha tam çıkmadan da bulaşıcılığı vardır
Kaşıntı ve sızlama ilk bulgudur. Sonra içi su dolu toplu iğne başı kadar oluşumlar ( veziküller ) görülür. Daha sonra bu veziküller enfekte olup patlayarak yerini ağrılı ülserlere bırakırlar. Lezyonlar 3 hafta içerisinde kaybolur.İlk lezyon genellikle dış genital bölgededir.Virüs sinir hücrelerinde ve lokal olarak dokuda saklı kalmakta ve daha sonra bilinmeyen bir nedenle tekrar aktive olmaktadır.Aktivasyon aralığı 1,5 ay ile 6 ay arasında değişmektedir. Vajinal smear de karakteristik olarak nukleus içinde inklüzyon cismi görülür.
TEDAVİ:
Spesifik bir tedavisi yoktur. Bölge temiz tutulmalıdır. Sıcak ve nemli ped konulması veya yüzeyel lokal anestetiklerin uygulanması rahatlamayı sağlayabilir. Lezyonlar çıkmadan önce veya ilk belirtilerle beraber ağızdan veya lokal olarak bir antiviral ilaç olan asiklovir kullanarak enfeksiyonun süresi ve şiddeti azaltılabilmektedir. Sık tekrarlarsa koruyucu olarak sürekli asiklovir kullanımını önerenlerde var.
Herpes genitalis ilk olarak gebelikte çıkmışsa anneden doğum anında bebeğe geçerek çok ağır seyreden ve ölümle sonuçlanan ağır bir duruma sebep olabilir. Koruyucu olarak sezaryen yapılması çocuğa bulaşmasını engeller.
HEPATİTLER:
Hepatit B virüsü zor inaktive edilen ve dış şartlara son derece dayanıklı bir DNA virüsüdür. Hastalığın geçişi genellikle kan ve kan ürünleri veya herhangi bir vücut sıvısı ve salgısı aracılığı ile olur. Seksüel geçiş de mümkün olduğundan bu gruba alınmıştır.
Bizi ilgilendiren gebelikte Hepatit B enfeksiyonudur.Gebelikte akut hepatit B enfeksiyonu esnasında (gebelik sırasında enfeksiyon geçirilirse ) çocuğun enfeksiyon riski % 70-90 dır. Şayet anne taşıyıcı ise çocuğun enfeksiyon riski % 5- 10 kadardır. Bebekte sakatlık yapmaz. ( teratojen değildir ) En önemli geçiş doğum esnasındadır.
Taşıyıcı veya hasta annelerin bebeklerine doğumdan sonra ilk 12 saat içinde koruyucu serum, bir hafta içinde ise aşı yapılmalıdır. Böylece bebekte hepatit B enfeksiyonunu % 80- 90 oranında azaltmak mümkündür.
Hepatit C de asıl olarak kan ve kan ürünlerinden bulaşmasına rağmen ancak çok az bir kısmı da cinsel yolla geçer.
HUMAN PAPİLLOMA VİRÜS (HPV):
Bir DNA virüsü olan HPV’ nin bugüne kadar 50 den fazla tipi tespit edilmiştir. HPV tiplerinden 6 ve 11 genelde condylomata accuminata ya ( genital siğil ),16 ve 18 ise yassı kondiloma neden olur.
HPV tip 16,18 ve 32’ nin rahim ağzı kanseri ile yakın ilgisi vardır.Serviks ( rahim ağzı ) kanseri olgularının % 90 da HPV tip 16 ve 18 DNA sı gösterilmiştir.
Bugün piyasada bulunan HPV aşıları tip 6- 11- 16 ve 18 e karşı üretilmiştir.
CONDYLOMATA ACCUMİNATA: HPV tip 6 ve 11 ile meydana gelen genital siğillerdir. Kuluçka süresi birkaç hafta ile 6 ay arasında değişir. Kondilomlar yavaş gelişir ancak haftalar sonra gözle görülür hale gelir. Bir kısmı da kendiliğinden, birkaç hafta veya ay içinde gerileyebilir. Tüm dış genital, makat etrafı ve vajen içi yerleşme bölgesidir.
HPV olgularının büyük bir kısmı hiçbir belirti vermeden seyreder. Bazı hastalarda kaşıntı veya genital bölgede yabancı cisim hissi olabilir. Genital bölgenin % 3lük asetik asitle boyanması ile beyaz benekler halinde ortaya çıkar
TANI:
Lezyonların görüntüsü tanıyı koydurur. Tanınamayan durumlarda ise patoloji sonucuna göre tanı konur. Servikse yerleşip yerleşmediği smear le tespit edilebilir. Smear de HPV ye ait değişiklikler varsa mutlaka HPV tiplemesi yapılıp tedavi buna göre planlanır.
TEDAVİ:
Hiçbir tedavi yöntemi iyileştirici, virüsü yok edici değildir. Tedavi siğilleri yok etmeye yöneliktir.
Bu amaçla
5-Flurourasil % 5 lik
Padofilin %10 -25 lik kullanılır. Nüks oranı % 40 düzeyindedir
Koter, krioterapi ( dondurma ) ya da cerrahi olarak siğillerin çıkarılır.
MOLLOSCUM CONTAGİOSUM:
DNA virüsüdür. Genelde küçük çocuklarda yüz, kollar ve gövdede yetişkin kadınlarda ise genital bölge ve yakınlarında çıkar. Şikayet yapmayan fakat sayıca çok olan sivilce şeklinde oluşumlardır
TEDAVİ:
Lezyonların içi boşaltılarak içine dezenfektan madde sürülür. Koter bir diğer yöntemdir.
AİDS (ACQUİRED İMMUNE DEFİCİENCY SYNDROME):
HIV ( Human immunodeficiency virüs ) etkendir. Bir RNA virüsüdür. Alkol ve dış etkenlere karşı çok duyarlıdır. Şimdiye kadar 2 tipi tespit edilmiştir. HIV 1 ve HIV 2. HIV 2 genellikle Batı Afrika da yaygın olup daha zayıf bir virüstür. 20- 30 yıl veya daha önce hayvanlardan insanlara taşındığı düşünülmektedir. Ancak hastalık 1981 yılında özel risk gruplarında ( homoseksüeller ve ilaç-uyuşturucu bağımlıları ) yayılarak adeta salgın halini almıştır.
BULAŞMA YOLLARI:
1-Hastalık en sık cinsel ilişkiyle bulaşmaktadır. Semen ve vajina salgılarında HIV varlığı gösterilmiştir. Cinsel organlardaki bir çatlaktan kana karışarak bulaşmaktadır. Anal seks HIV in bulaşma oranını arttırmaktadır. Bir zamanlar sanıldığının aksine heteroseksüel ( kadın –erkek ) ilişkiyle de yüksek oranda bulaşmaktadır.
2-HIV kan ve kan ürünleri ile de bulaşır. Kan hastalarında ve damardan uyuşturucu kullananlarda yüksek oranda görülmektedir. Kan ürünlerinde HIV taranması rutin olarak yapıldığı için bu bulaşma önemini yitirmiştir. HIV taşıyan bir hastanın kanı veya vücut salgısı cilt veya mukoza ile doğrudan temas ederse HIV bulaşabilir. HIV virüsü taşıyan bir iğnenin batması sonucu bulaşma oranı % 0,5 dir.Ciltlerinde hiçbir kesik bulunmayan 795 olguya HIV taşıyan kan bulaşmış ancak bunların hiç birinde enfeksiyon görülmemiştir.
3- Hastalık gebe kadından dolaşım yoluyla bebeğe geçmektedir.
Enfeksiyonun 4 klinik dönemi vardır:
1. Akut HIV enfeksiyonu:
Hastaların çoğunluğu virüsle karşılaştıktan 3- 6 hafta sonra akut HIV enfeksiyonu geçirirler. Kilo kaybı, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, eklem ve kas ağrıları, cilt döküntüleri ile karakterizedir. Bazı hastalarda bu dönem hiç görülmemektedir. Anti HIV antikorları hastaların çoğunda 2- 8 hafta içinde pozitifleşirse de bu süre 6 ay veya daha da geç olabilir. Eğer bu aralıkta test yapılırsa test negatif sonuç verir. HIV bulaşma şüphesi olanlarda test 3 ay sonra tekrarlanmalıdır.
2. Asemptomatik dönem:
Bu dönemde hastalığın hiçbir belirtisi olmamasına rağmen kan testleri pozitiftir. % 50 den fazlası 10 yıl içinde bulgu veren döneme geçecektir.
3-Yaygın lenfadenopati dönemi:
Birinci dönem bulgularına ek olarak immün yetmezlik ( bağışıklık sistemindeki yetmezlik ) bulguları da görülür. T –helper lenfositlerde azalma mevcuttur. Beraberinde lökositlerde ve trombositlerde de ( kan hücreleri ) azalma vardır. Yaygın lenfadenopati ( lenf bezlerinin şişmesi ) tipiktir. Bazı hastalarda bu tablo kendiliğinden gerileyebilir ancak büyük çoğunluğuAİDS dönemine geçer.
4- AİDS:
Bu dönemde immün yetmezliğin sonucu olarak tüm fırsatçı enfeksiyonlar tabloya eklenir. Genel durum kötüleşir. Kaposi sarkomu ve lenfoma gelişebilir.
TANI:
Anti HIV antikorlarının ELİSA yöntemi ile tespiti % 99 un üzerinde sensitiviteye sahiptir. İki kez pozitif bulunan olgulara daha spesifik olan Western Blot testi uygulanır.
SONUÇ:
Sonuç oldukça kötüdür. Bir zamanlar taşıyıcı oldukları ya da hastalığı geçirdikleri veya iyileştikleri zannedilen asemptomatik ( 2. dönem ) olgularda daha sonra AİDS tablosunun geliştiği görülmüştür.
Bu dönemin ne kadar süreceğini bilmek mümkün değildir.10 yıl süreyle ikinci dönemde izlenmiş olgular vardır. AİDS tablosunun görüldüğü 4. dönemde ölüm % 100 dür.
KORUNMA VE TEDAVİ:
Risk gruplarının taranması ve taşıyıcıların saptanması korunmanın temel prensibini oluşturmaktadır.
Tek eşlilik ve cinsel ilişki sırasında prezervatif kullanılması virüse karşı alınacak etkin önlemlerdir. Spermisid içeren ( nonoxynol 9) lateksten yapılmış prezervatifler en emniyetlisidir.
HIV virüsüne karşı aşı henüz bulunmamıştır. AZT ve ribavirinin yaşam süresini uzattığı iddia edilmektedir. Aşı üzerinde çalışılmasına rağmen virüsün sürekli olarak yapısını değiştirmesi nedeniyle henüz başarılı bir sonuç elde edilememiştir.
4-PROTOZOA ENFEKSİYON:
Trikomonas vajiniti: Genital enfeksiyonlar bölümünde anlatılmıştır.
5-MANTAR ENFEKSİYONLARI:
Genital enfeksiyonlar bölümünde anlatılmıştır.
6-PARAZİTLER:
PEDİCULOSİS PUBİS (KASIK BİTİ) :
Ter bezlerinin fazla olduğu deri bölgelerinde ve özellikle genital tüylerin bulunduğu yere yerleşen yaklaşık 2 mm büyüklüğünde, yassı gövdeli, 3çift bacağı olan bir parazittir. Çoğalma süresi 3 haftadır. Kaşıntı yapar. Deride gri mavi renkte, mercimek büyüklüğünde lekeler görülür
SCABİES (UYUZ):
Genel olarak kol altı, kasık bölgesi, genital bölge, deri kıvrımları ve meme başına yerleşir. Yatak ısısında faaliyete geçer ve bulaşma anca bu ısıda olur. Hastalar gece kaşıntısından şikayet ederler.
Paraziter hastalık tespit edilen kişilerin çevresindeki tüm bireylerin kontrol ve tedavi edilmesi gerekmektedir.
TEDAVİ:
Dermotologlar tarafından tedavileri verilir.
Makale ile ilgili resmi buraya tıklayarak görüntüleyebilirsiniz.